DEPRESYON NEDİR?

1- Psikiyatrik bozukluklar içinde en sık görüleni depresyondur.

2- Depresyon derin üzüntülü, bunaltılı bir duygudurumla birlikte düşünce, konuşma ve fizyolojik işlevlerde yavaşlama ve değersizlik, küçüklük, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık duygu ve düşünceleri ile belirli bir sendromdur.

3- Depresyon kişinin mutlu olma ve hayattan zevk alma duygusunu geçici olarak yitirdiği, kişinin duygu durumu, düşünceleri, bedeni ve zihnini etkileyen bir psikiyatrik durumdur.

4- Major depresif epizodun DSM’ye göre belirtiler;

– Üzgün, çökkün duygudurum, günün büyük kısmında ve hemen hemen hergün

– Her günkü faaliyetlerde ilgi ve hoşnutluk kaybı.

– Uyumada güçlükler (insomnia); başlangıçta uykuya dalamama, gece uyanıp bir daha uyuyamama ve sabah çok erken uyanma ya da bazı hastalarda zamanın çoğunu uyuyarak geçirme isteği.

– Faaliyet düzeyinde değişiklik, ya letarjik olma ( psikomotor yavaşlama) ya da ajite olma.

– İştah azalması ve kilo kaybı, ya da iştah ve kilo artışı. f– Enerji kaybı ve aşırı yorgunluk.

– Olumsuz benlik kavramı, kendini yerme ve itham etme, değersizlik ve suçluluk duyguları.

– Düşüncede yavaşlama ve kararsızlık gibi dikkati toplamada güçlükten yakınma ya da gerçekten güçlük çekme.

– Yinelenen ölüm ve intihar düşünceleri.

5- Başka bir tanımlamaya göre ise belirtiler; PASİF OLMA: Olunandan sessiz ve oldukça pasif gözükme.  Ama bu pasiflik kalıcı hale geldikçe etkilenen kişi bu yeni pasif ruh halini kabullenip, enerji kaybetmeye başlar ve sıradan işlerin yapılması bile zorlaşır.

6- İLGİSİZLİK: Kişi daha az aktif hale geldiği gibi yaşama olan ilgisi de azalmaya baslar. Değersizlik etkisi dayanılamayacak kadar acı vermeye başladığında, bunu hafifletmek için kendiliğinden bir uyuşma (bir novokain etkisi) oluşabilir.

7- KÖTÜYE ODAKLANMA: Bazı insanlar doğaları gereği karamsar özellik gösterirken, zor şartlarda bu tip kişiler bu durumda daha fazla karamsarlık özelliği sergilemektedirler. Kişi olumsuzluğa odaklanmaya meyil özelliği gösterir.

8- KENDİNİ DEĞERSİZ GÖRME: “Hiç bir şeye yeteneğim yok”, “İyi giden bir şey yok”, “En ufak bir umut olmadığını biliyorum” gibi sözlere odaklanarak kendi potansiyelinin farkına varamamak.

9- GERİ ÇEKİLME: Bu durumda, depresyona giren kişiler diğer insanlarla iletişimini kısıtlamaya gitmektedirler. Toplumun bir parçası olmaktan kaçınırlar.

10- KENDİNE ODAKLANMA: Diğer insanlara karşı duvar örerek, içine kapanıklık göstermeye baslar.

11- MUTLU İNSANLARDAN UZAK DURMA

12- KİŞİLİĞİN VE ALIŞKANLIĞIN DEĞİŞMESI: Kişi normal zamanında neşeli ve cana yakın iken, bu süreçte artık umursamaz bir insan olmaya baslar.

13- BİTKİNLİK: Kişi de bir bitkinlik, tükenmişlik hali söz konusudur. Yeni güne uyanmak mutsuz eder. Gece uykulara dalmakta zorluk çeker, az uyur.

 

DEPRESYONUN NEDENLERİ NELERDİR?

1. Depresyonun oluş sebepleri genetik, biyolojik ve psikososyal etkenler olarak sınıflandırılabilir.

2. Bir çok diğer psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi genetik geçişin olabileceği depresyonda da ispatlanmıştır.

3. Biyolojik etkenler olarak; Serotonin, norepinefrin, dopamin, GABA asetilkolin gibi gibi biyokimyasal maddecikler rol almaktadır. Beyin yapısı ve fonksiyonundaki bozukluklar, Hipotalamik-pituiter-tiroid akstaki problemler ve buna bağlı olarak troid fonksiyonunda bozulmalar depresyona neden olabilir.

4. Bununla birlikte B12, folik asit, demir ekikliği gibi kansızlığa neden olan durumlar depresyonu başlatabildiği gibi derinleşmesine ve tedaviye cevabı azaltmaya yol açabilir. Bu nedenle depresyonda bu gibi durumlarda bazı tetkiklerin yapılması gerekebilir.

5. Sağlığımız için kullandığımız bazı ilaçlar ve özellikle alkol ve maddelerin kullanımı depresyon ortaya çıkarabilmektedir.

6. Tiroid hastalıkları, diabetes mellitus,  anemi, sistemik lupus eritematozus, multiple sklerozis, parkinson hastalığı, demans, kanserler ve kalp hastalıkları gibi hastalıklar depresyona neden olabilir.

7. Psikosoyal nedenler;  fiziksel ya da cinsel suistimal, işsizlik ve güvenli ilişkinin olmaması depresyona yatkınlık oluşturur.

8. Kötü yaşam olayları, doğum ve fiziksel hastalıklar ise depresyonu depreştirir.

9. Yokluk, işsizlik, yetersizlik ve aile içi problemler depresyonu ağırlaştırır ve süregenleştirir.

 

PEKI, NEREDEN BAŞLAMALIYIM?

1. PROBLEMİ TESPİT EDİNİZ VE TANIMLAYINIZ: Bu süreçte kendinizi bitkin, yalnız, tükenmiş hissetseniz de, iyileşmek için ilk ve önemli adımın problemi kabullenmek olduğunu biliniz.

2. BİR DESTEĞE İHTİYACINIZ OLDUĞUNA KARAR VERİNİZ: Bazı insanlar mutsuz olmayı tercih ederler, bir desteğin onlar için yardımcı olacağına inanmazlar.

3. NEDENLERİ TESPİT EDİNİZ: Bu durumunuzun nedenlerini listeleyerek maddeleştiriniz.

4. ALTERNATİFLER BULUNUZ: Depresif belirtiler yaşadığınızı kabul ettikten sonra bir arkadaşınızdan ya da uzmandan yardim isteyiniz.

5. SAĞLIĞINIZI KONTROL ETTİRİNİZ: Depresyon bazen vücuttaki bazı sağlık problemlerinden kaynaklanabilir. Bazı araştırmalarda, düşük kan sekeri ile depresyon arasında ilişki olduğu tespit edilmiştir.

6. SORUNLARINIZI ANIMSATICI DURUMLARDAN KAÇININIZ: Sorunların sürekli tekrarlandığı sosyal medya sınırlı kullanılmalıdır. Çevrenizin etkisinde kolaylıkla kalan bir insansanız, güçlü bir ruh halinde değilken üzüntülü insanlarla birlikte olmamanız özellikle önem taşıyacaktır.

 

HAREKETE GEÇİNİZ

1. ILK ADIMI ATINIZ: Depresyonun bir parçamız haline gelmesine izin vermemekle başlamak iyileşmeye atılacak ilk adımdır. Depresyonda harekete geçmek için güçlü hissettirecek ilk düşünce kendinizi değerli hissetmektir. Bu değeri daha fazla artırmak için neler yapabilirsiniz? Yeteneğinizi ve/veya isteklerinizi göz önüne alarak bir hedef belirleyiniz, daha sonra bu hedeflere ulaşmak için neler yapabilirsiniz, kağıda listeleyin. Kendinizi yorgun hissetmeniz cesaretinizi kırmasın. Depresyonu oluşturan faktörler amaçsızlık ve belirsizliktir. Amaçsızlık=Başarısızlık= Depresyon

2. ORGANİZE OLUNUZ: Günlük yaşamınızı düzenlemek istiyor musunuz? Yaşamınızın hangi alanlarının toparlanmaya ihtiyacı olduğunu bir kağıda yazınız. Karşısına bunlar için neler yapabileceğinizi yazınız.

3. BAŞKASINA ODAKLANINIZ: Depresyon suresinin uzun sürmesinin bir nedeni kendimizle çok meşgul olmamızdır. Araştırmalar, başkasına yardım ederek daha hızlı gelişme gösterildiğini göstermiştir.

4. BÜTÇENİZİ KONTROL EDİNİZ:

5. YÜRÜYÜŞ-SPOR HAREKETLERİ: Özellikle kahvaltı öncesi yürüyüş size ayrı bir güç verecek, iyileşmenizin suresini kısaltacaktır.

6. HER GÜN BİR DİĞERİNDEN İYİ OLMAYA ODAKLANMAK: Her güne yeni bir hedef koymak.

7. DUA: Yapılan araştırmalar, manevi olarak güçlü kişilerin depresyonla daha hızlı baş edebildiklerini tespit etmişlerdir.

 

Depresyonda İlaç Tedavisi

Depresyonda kullanılan ana ilaçlar antidepresanlardır. Daha çok orta derecede ve ağır depresyonda etkilidirler. Hafif depresyonlar psikoterapilerle düzeldiği gibi kendiliğinden de düzelebilir. Bu ilaçlar depresyon dışında Anksiyete bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluklar ve bazı kronik ağrı sendromlarında kullanılabilirler.

Daha iyi tolere edildikleri ve daha güvenli oldukları için en sık kullanılan antidepresanlar serotonin geri alım inhibitörleridir (SSRI). Bunlar arasında en sık reçete edilenler sertralin, prozac, essitalopram ve paroksetin olarak sayılabilir. SSRI’lar sıklıkla diğer ilaçlardan daha iyi tolere edilirler. Sıkça gözlenen yan etkileri; mide bulantısı ve ishal gibi mide barsak sistemi etkileri, terleme, baş ağrısı ve cinsel fonksiyon bozukluklardır. Bu yan etkiler çoğunlukla ilaca başlanılan ilk 10 gün daha yoğunlukta olup zaman içinde azalarak geçer. Yine tedavinin başlarında sıkıntı ve sinirlilik yapabilir.

Genel olarak antidepresanların etkisi düzenli kullanıldıkları takdirde 2 haftaya kadar başlarken, etkinliği hastalığın şiddetine ve ilaca göre 6-8 haftada kendini gösterir. İlaç yan etki yaptı, faydası da olmadı şeklinde söylemlerle erken dönemde kesilmemelidir. Kısa süreli değerlendirmelerle ilacın dozu ayarlanmalıdır. Yani bu ilaçlar her gün düzenli ve doktor kontrolleriyle kullanılması gereken ilaçlardır. SSRI’lar sıklıkla sabahları tok kullanılmalıdır. Az da olsa uyku hali yapabildiği hallerde alınan doz akşama kaydırılabilir.

Antidepresan ilaçlar bağımlılık yapmazlar. Ancak bir kaçında uzun süreli kullanım sonrasında aniden kesilmesi durumunda; baş dönmesi, bulantı, ateş basması, sinirlilik, huzursuzluk, hastalık belirtilerinde artış gibi “kesilme sendromu” yaşanır. Bu durumu hastalar, ilaca bağımlılık diye düşünürler. Bu açıdan ilaçların bırakılmasına uzman ile birlikte karar verdikten sonra kademeli olarak azaltarak kesmek gerekir.

Depresyon tekrar edebilen bir hastalıktır. İlk atak depresyondan sonra ilaçlar hiç olmazsa 8 ay kadar kullanılmalıdırlar.